İskoçyada Korona Günleri

İskoçyada Korona Günleri

Öncelikle bu yazıyı okuyan çoğunuzun sağlığı yerindedir diye ümit ediyorum. Malum garip zamanlardan geçiyoruz ve en önemli şey sağlığımız, ve ardından da değer verdiğimiz insanların sağlığı. Geçen yazımda COVID-19 virüsünün bizi üniversite hayatında nasıl etkilediğini yazmıştım. O zamanlar durum biraz daha pembeymiş, şimdi ise elimizde kana bulanmış bir dünya haritası var… Bir ay içinde neler oldu biraz dile getireyim.

İngiltere “sürü bağışıklığı” fikri peşinde koşarken, sosyal izolasyon ve karantina önlemlerini almakta biraz geç kaldı. Şu anda ülke bunun biraz acısını çekiyor, ölü sayıları hala tırmanışta. Umarım siz bu yazıyı okurken bu bela etkisini bir nebze azaltmış olacak. Restoranlar, barlar ve işletmeler şu an kapalı. Market ve eczane gibi yerler açık, ve herkesin günde bir kere çıkmasına izin veriliyor. Ama hala marketlerden bir sürü şey alıp stoklayan bir kitle var. Bir aydır un bulamadım misal, ya da maya gibi şeyler bulmak çok zor. Şimdi de herkes ufak işletmelerin elinden tutmaya çalışıyor. Ufak siteler bu işletmeler ile çalışmaya başladı, ve evlere servis hizmeti de devreye girdi. Mesela sebze veya meyve paketleri stok durumuna göre hazırlanıp insanlara gönderiliyor. Ekmeği pastaneden, kahvesi ufak bir dükkandan, peyniri üreticiden derken yerel üretime destek devam ediyor. Bunlar büyük şehirler için çok yaratıcı fikirler değil belki ama bu tür oluşumlar küçük şehirlerin planlamasında yer almıyor, çünkü gerek yok(tu).

Ülkede kurallar biraz insanların iyi niyetine bırakılmış durumda, bu da kimi zaman zorlukları da beraberinde getiriyor. Mesela geçtiğimiz haftalarda sıcak günler oldu, ve insanlar kendilerini parklara attı. Duruma anlam vermek mümkün değil, çimlerde güneşlenen insanları gördükçe insan ne diyeceğini şaşırıyor. Londra’da parklardan birinde 40 kişinin bir araya gelerek kriket oynadığı videolara yansımış. Ardından bu kitle polisi görüp kaçıyor, yorumsuz… Hastanelerdeki durumları anlatmayacağım, çünkü takibi uzun bir süredir bıraktım. Bu konuyla ilgili çok az şey takip ediyorum, ruhsal sağlığımı ayakta tutmaya çalışıyorum. Çünkü bu belki uzun soluklu bir süreç olacak ve baştan havlu atmaya niyetim yok.

Üniversitede işler tüm hızıyla devam ediyor. Herkes proje yazma telaşına düşmüş durumda, ve virüsle savaşmanın yollarını arıyor. Birçok kurum da fonlarını açmış ve proje tekliflerini bir hafta içerisinde değerlendirip cevap dönüyor. Müthiş işler peşinde koşan kahramanlar var, umarım bu kahramanlar hak ettikleri değeri görürler. Market çalışanları, evlere servis yapanlar, alışveriş paketlerini hazırlayanlar, hastanede ter döken herkes ve niceleri iyi ki varsınız… Ben biraz olayın saçmalığı içerisinde kaybolan kitledeyim, hala olup bitene anlam vermeye çalışıyorum. Süper bir şey üretmiyorum, rutin işlerimi sürdürmeye devam ediyorum, ve şu an benim en büyük başarım devam edebilmek her şeye rağmen. Umarım siz de başarıyorsunuz, ben gayet iyiyim. Birçok konuşmadığım kişiyle tekrar iletişime geçtim. Herkesin birbirini yokluyor olma fikri bir taraftan tatlı, ama bir taraftan da yapay her şey. Mesela her şey nasıl olacak bundan sonra merak ediyorum, ve bence yalnız da değilim.

Mayıs ayında doğumgünüm var. Belki dışarda arkadaşlarla kutlarım? Kimbilir, umut güzel şeysin, sen de iyi ki varsın 🙂

Mayıs 2020 Paros Dergisi’nde yayımlanan yazım.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *