Onda bunda şundadır…

Bu ayki yazıyı alt başlıklar altında yazayım dedim, anlatacak çok şeyim var!
Bilgisayarların verdiği kararlar tarafsız mı?
Yapay zeka alanında bu soru oldukça önem kazanmaya başladı. Yapay zeka kafasına göre takılan bir oluşum değil, ve verdiği kararların sorumlusu kim sorusunu konuşmak ve anlamak zorundayız. Mesela bu bilgisayar programı neden böyle çalıştı diyen birine, algoritma öyle karar verdi demek kabul edilemez. Algoritmalar insanlar tarafından geliştiriliyor, ve insanlar taraflı. Ortaya çıkan kararların tarafsızlığını nasıl sorgulayabiliriz? The Royal Society tarafından düzenlenen, “Algoritmik Tarafsızlık” adlı seminere katıldım, ve konuşmacı Cynthia Dwork tam da bu soruyu araştırıyor. Halka açık olan bu etkinliğin amacı kabaca problemin önemini gözler önüne sunmaktı. Çok kısa bir video gösterdi, bu videoda ayrı kafeslerde yan yana duran ve birbirlerini gören iki tane maymun var. Maymunlar verdikleri her taş için bir ödül kazanıyorlar. Birinci maymun ödül olarak üzüm alıyor. Aynı eylemi yapan ve diğer maymundan farkı olmayan ikinci maymun ise ödül olarak salatalık alıyor. İkinci maymun hareketini tekrarlayıp üzüm alacağını beklerken, tekrar salatalık alıyor; ve kafeste sinir krizi geçiriyor. Algoritmalar da tam da böyle davranabiliyor, örneğin aynı özelliklere sahip iki insan için farklı kararlar verilebiliyor. Dwork’un bahsettiği gibi, tarafsızlığı ölçebilen mekanizmalar tasarlamamız gerekiyor. Bu kısım önümüzdeki 10 senenin önemli araştırma konularından biri olacak…
Bir Hollanda Kaçamağı
Ne zamandır istiyordum gitmek sonunda başardım. Haftasonu kaçamağı bile desek, ayarlaması çok da kolay değil. Göreceğiniz insanlar için kafanızdaki tarihler uymalı, sonra herkes müsait olmalı, işler güçler yoğun olmamalı, ulaşım masrafları makul olmalı vs vs derken planlamak zor oluyor 🙂 Benim doktora tez hocam orada yaşıyor, özlem çok, bu planı yapmalıydık… Kendimi sıfırladım, çok iyi geldi. Uzun seneleri beraber geçirince, o boşluğun hiç dolmayacağını çok net anlıyor insan. Özlediğiniz bir gülümseme, geçmişten bir anı, samimiyet ve anlatılamayacak bir sürü şey. Artık kafayı toplayıp önümüze bakmalı, kaldığımız yerden devam etmeli. Bir sonraki molaya kadar!
Seç seç bitmedi…
Kaçıncı sandığa gidişler sayamadım. Bu sene öncekilere göre biraz daha farklı, çünkü ilk defa yurtdışında oy kullandım. Garip bir heyecan olmadı değil. Türkiye tarihlerinden daha önce oluyor bu süreç, ve sadece belli tarihlerde belirli mekanlarda oy kullanımı mümkün. Yurtdışı seçmenleri çok oy veremiyor çünkü bazen farklı bir noktaya saatlerce gidip oy kullanmaları lazım, bu yükün de altına girmek istemeyebiliyorlar. Yurtdışı seçmeni olmanın şöyle güzel bir yanı var, yurtdışında herhangi bir noktada oy verebiliyorlar. Mesela ben Londra’ya kayıtlıyım, ama ilk tur için oyumu Amsterdam’da kullandım. Dört akademisyen beraber oy vermeye gittik, aşırı garip bir resimdi. Üçümüz yurtdışına yeni taşınmışız, birimiz uzun senelerini yurtdışında geçirmiş yurda dönmeye hazırlanıyor. Düşününce çok absürd bir sahne… Mesela geçen sene biri dese ki, seneye şurada olacaksınız; epey gülerdim sanırım.
Hocamla konuşuyorduk, o da aynı şeyi söylüyor, “sen gerçekten geçen sene mi mezun oldun?” cümlesinin şokundayız. Bir senede çok şey değişti evet, inanamıyor insan 🙂 Şaşırtanlar utansın demeli miyiz? Bilmem…
Temmuz 2018 Paros Dergisi’nde yayımlanan yazım.