Montreal’den bir yapay zeka konferansı geçti…

Gene dünyanın öteki ucundan kaleme alıyorum bu yazıyı, bu sefer Montreal’deyim. En büyük yapay zeka konferanslarından biri olan AAMAS konferansı bu sene Kanada’da yapıldı. Gitmesi zorlu oldu, detaylar geliyor…
Bazı konferanslar ev gibidir, insan her sene katılmak ister. Ama katılmak her zaman çok kolay değil. Öncelikle katılım için gerekli bir bütçe lazım, ve daha da güzeli konferansta yerine getirilecek görevler lazım.. Mesela güzel bir görev konferans bildirisi sunmak, kısa olur uzun olur fark etmez. Kabul edilen kısa bildiriler de poster olarak başka katılımcılar ile paylaşılıyor. Bunun yanında eğitimler, çalıştaylar vb. yapacak bir sürü aktivite var. Çeşitli sebeplerden dolayı son iki senedir AAMAS konferansına katılamıyordum, bu sene nasip oldu; ama ne kadar da zor oldu bir de bana sorun.
Vizeye başvurma deneyimini her canlı gibi siz de eminim ki tattınız… Açıkçası Kanada vizesi almak çok da zor olmaz diye düşünüyordum. Çevrimiçi bir başvuru ile tüm dokümanları sisteme yüklüyorsunuz, aracı kuruma gidip parmak izi veriyorsunuz, sonra da beklemeye koyuluyorsunuz. Ben bu vizeye başvuruyu Londra’da yaptım; ve tam tamına vizeyi iki ay bekledim. Hatta Cuma günü saat 4 buçukta pasaportumu alıp, Cumartesi sabah apar topar Kanada’ya uçtum. En kötüsü de süreç boyunca yetkili kimse ile iletişime geçememek oldu. Çok insan vize alamadığı için gelemedi, ben yine şanslıydım…
Gerisi güzeldi, koşuşturmalı geçti. Bir kere tanıdığınız insanlarla arayı kapatmaya çalışıyorsunuz, sonra yeni insanlar tanımaya çalışıyorsunuz. Arta kalan zamanda şehri tanımayı deniyorsunuz, ve sürekli yemek yiyorsunuz! Konferans süresince de bir sürü sunuma katılıp, son senede kimler neler yapmış hızlıca görüyorsunuz. Bu sene parlayan iki konu var: Yapay Zeka ve Etik, Açıklanabilir Yapay Zeka. İki konu da ilintili diyebiliriz. İlkinde bağımsız kararlar alabilen bir yapay zeka programı etik davranıyor mu konusu irdeleniyor. İkincisinde ise bir yapay zeka programı hangi kararı, ne için aldığını açıklayabiliyor mu konusu araştırılıyor. Ben bu iki konuyu da seviyorum, ve önümüzdeki yıllarda bu konular üzerinde çalışmayı planlıyorum. Konferans önümüzdeki sene Yeni Zelanda’da yapılacak. Bakalım gidebilecek miyim?!
Peki Kanada nasıl dediğinizi duyar gibiyim. Montreal’de yaşayan iki arkadaşımla da görüşme fırsatı buldum; seneler sonra bir araya gelip, bir şeyler konuşmak, gülmek, eğlenmek güzel şeyler. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bildiğiniz bir simanın orda olması insanı iyi hissettiriyor nedense… Sosyal medyanın gücünü küçümsememek lazım; insanlara ulaşmak günümüzde çok kolay!
Gelelim şehre, bence Montreal tatlı bir şehir. Hem fransızca hem ingilizce hayatın içerisinde, ufak bir New York havası var. Tarihi bölgesi, ufak fransız sokakları adeta; İngilizlerin etkisi altında kalmış uzun bir süre ve bunu mimaride de görmek mümkün. Bilim ve sanat şehrin hamurunda… Sanki her ülkeden bir şeyler harmanlanmış ortaya Montreal çıkmış 🙂 Kışı çok soğukmuş yalnız, ve biraz da Türkiye’ye uzak… Bence yaşamak için ideal bir şehir olabilir çok kişi için. Bir de şehrin altında başka bir şehir var, soğuk kış günlerinde alışveriş için insanlar yer altında hareket edebiliyor; şehrin ufak bir bölümünde tabii…
Yorucu bir hafta geçirdim, sürekli konuşmakla geçti… Neyse seneye de bol bol konuşurum umarım; biraz çalışayım da yayın yapayım! Hedefimiz Yeni Zelanda, ileri!
Haziran 2019 Paros Dergisi’nde yayımlanan yazım.