Eyvah, kayıt altındayım!
Bu hafta doktora sonrası araştırma sürecinin benle ilgili kısmını yazacaktım, ama bunu bir sonraki yazıya bırakmaya karar verdim. Daha eğlenceli bir şey buldum!
Öncelikle araştırma konuma kısaca değinmeliyim. Projemiz kapsamında, felç geçiren hastaların ikinci felci geçirmemelerini sağlayacak yapay zeka destekli bir platform oluşturacağız. Bunun için hastaların verilerini toplamamız gerekecek. Mesela kalp ritmi, kan basıncı gibi değerler hastayı betimlemek açısından önem teşkil edecek. Bu tür değerleri de akıllı cihazlar vasıtasıyla toplayacağız. Birçok veriyi toplayabilen bir saat bana verildi, ve bir ay benim verilerim kayıt altında olacak. İşin kötü yanı bir haftayı Türkiye’de geçirdiğim için kilo değerlerimde 1.5kg bir artış oldu. Tabii ki şaşırmadım, şaşırmadılar… Londra’daki ekip de lokum ve baklavaları yuttuktan sonra durumu kavradı.
Bana verilen saat akıllı bir cihaz ve birçok şeyi ölçebiliyor. Mesela kaç adım attığım, kaç kalori yaktığım, ortalama kalp ritmim, ne kadar uyuduğum, ne zaman yattığım ve uyandığım gibi şeyler. Bu tür veriler çok enteresan, çünkü insan kendi normalinin ne olduğunu bilmiyor. Mesela otururken nabzım ne kadar atıyor? Ya da yürürken, koştururken, spor yaparken veya uyurken… Bir nevi bedeninizin içinde saklı kalan şeyler açığa çıkıyor 🙂 Bu akıllı cihazlar süper ölçüm yapıyor mu ki derseniz, hayır yapmıyor; ama ortalama bir fikir sahibi olmanızı sağlıyor.
Saati ilk taktığım zaman heyecanlı zamanlar. Tüm özelliklerini kullanmak istiyor insan. Genelde Web ve mobil uygulamalar ile entegre çalışıyor bu tür akıllı cihazlar. Yani toplanan verilere her an göz atmak mümkün. Başıma birkaç komik olay geldi onları hemen aktarayım.
İlk gün X aktivitesi yapayım dedim, cihaz bunu Y aktivitesi olarak algıladı ve ne yaptımsa değiştiremedim. Son geldiğim durum ise X ve Y aktivitelerini aynı anda yapmış olduğumdu ki imkanı yoktu. Aktivite sırasındaki kalp ritmimdeki değişikleri az buçuk görebildim. Başka bir gün ise, 15-20 dakikalık kısa bir yürüyüşü kayıt altına alayım dedim. Birdenbire karşıma evsiz bir adam çıktı, kulağımın dibinde bağıra çağıra para ve yemek istedi. Ne yapacağımı bilemeden hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. Bu olayı unutmuş, gün sonunda kalp ritim grafiklerime bakıyordum ki inanamadım. Normalde 70-90 arasında atan kalbim, korkmam esnasında 200 olmuş. Düşünün ki korku insana neler yapıyormuş! Korku gibi soyut bir kavramın sayılarla ölçüldüğünü görmek çok heyecan vericiydi…
Cihazın bir diğer özelliği ise “akıllı” uyandırma sistemi. Uyanmak istediğiniz zamanı ayarlıyorsunuz, ve ne kadar öncesinde uyanabileceğinizi söylüyorsunuz. Mesela 08:00’da uyanmak istiyorsam, 07:30 – 08:00 arasında herhangi bir zamanda beni uyandır demek mümkün. Cihaz bu aralıkta uyku düzeninize bakıp, sizi “en iyi zamanda” titreştirerek uyandırıyormuş. Ertesi gün 07:30’da uyandım maalesef ki… Hoş bir sonraki gün titreşimi hissetmedim bile ve daha geç bir saatte uyandım. Bir başka günde de, rüyamda nefes alamıyor ve aniden düşüyordum. Bu aralıkta kalp ritmim öyle bir fırlamış olmalı ki cihaz uykum hafifledi zannetti ve beni uyandırdı 🙂 Uykuya daldığım zamanları da çok iyi algılamadı. Mesela kanepede uzanıp kitap okuduğum zamanları, veya masa başında çalıştığım zamanları uyuyormuşum gibi gösterdi. Maalesef ki bunları düzeltmek de mümkün değil, eminim ki ileride mümkün olacaktır. Yok işin kötüsü Nadin ne kadar uyumuş bakalım dedikleri zaman ortalama 9-10 saat uyuduğumu sanacaklar. İşin aslı gerçekten öyle değil ama, gel de anlat!
İnsanın kendi verilerine bakıp kendini tanıması eğlenceli bir süreç. Yine de bu verilerin içinde kaybolmamak lazım. Yoksa gördüğümüz her gariplik için doktora koşmamız gerekebilir… Biz ise bu tür verileri hayırlı işler için kullanma peşindeyiz.
Kendime not: Beni hala izliyorlar, sağlıklı bir ay geçirmeliyim.
Mart 2018 Paros Dergisi’nde yayımlanan yazım.