Donmalı mı donmamalı mı? Yoksa hiç değişmemeli mi?
2017’nin ilk yazısı, hayatta ikinci bir şansa sahip olma olanağı veren bir teknoloji hakkında olsun istedim. Öyle bir teknoloji ki insanlar bedenlerinin dondurulmasını talep edip, yüzyıllar sonra uyanmayı isteyebiliyor. Uzunca bir süre uyumak fena bir fikir değildir belki?
Bahsettiğim teknoloji, Cryonics projesinin bir parçası. Tabii insanlar durduk yerde dondurulmak istemiyor. İnsanların bu kararı almasındaki en önemli etken mevcut tıbbın bazı hastalıkların iyileştirilmesinde yetersiz kalması. Hastalığına çare bulamayan insanlar, dondurulmayı tercih ediyor. Böylece seneler sonra uyanabilirlerse, o zamanki koşullarda iyileşme ve hayatlarını sürdürme ihtimalleri var. Firmalarla anlaşma yapan yalnızca hastalar da değil tabii. Kimisi de geleceğin nasıl bir şey olacağını merak ettiği için dondurulmayı seçiyor. Bazı görüşlere göre nanoteknoloji o kadar ilerlemiş olacak ki, insanlar diledikleri yaşta uyanabilecekler. Artık bizden sonraki birkaç nesil böyle şeyleri görüyor olur. Dondurulan bedenler bir bir hayata dönerken gündem olur yahu! Bence bedenleri diriltirken dikkatli olsunlar. Olur ya belalı bir bedeni diriltirler, sonra da al başına belayı! İyilik yap kötülük bul demişler, temkinli olmak şart!
1967 yılında, 73 yaşındaki bir psikolog dondurulan ilk insan, hala uykuda kendisi. Ama o zamanlarda bu teknolojinin işe yarayıp yaramayacağı bilinmiyor. İlk somut deney ise, 1992 yılında California Üniversitesi’nde yapılıyor. Deney kapsamında, Dr. Paul Segal kendi köpeğini donduruyor ve 1-2 saat içerisinde tekrar hayata dönmesini sağlıyor. Burada önemli olan bir diğer soru, hayata döndükten sonra köpeğin davranışlarında bir gariplik olup olmayacağı. Segal’e göre, köpekte herhangi bir farklılık gözlenmemiş. Bu alanda çalışan bilim insanlarını en çok heyecanlandıran deney de bu sayılıyor. Bana kalırsa, Segal projenin devamını sağlamak için köpeğinde bir gariplik sezse de söylememiştir. Cryonics araştırmalarının sürdürülmesi için belki de yalan söyledi, hiç mi mümkün değil?!
Beden ölümü gerçekleştikten kısa bir süre sonra (ya da beden henüz canlıyken), Cryonics işlemlerine başlanması gerekiyor. Şimdi buradaki en kritik nokta, Cryonics işlemlerinin yapılacağı merkeze bedenin ulaştırılması. Bunun için dondurulmayı talep eden insanlar kolye ya da bilezik taşıyorlar ki acil bir durumda ne yapılması gerektiği bilinsin. Ölümün nerede, ne zaman geleceği belli değil ne de olsa.. Öncelikle beden buzlarla örtülüyor ve soğuk kalması sağlanıyor. Özellikle baş bölgesinin soğuk tutulması çok kritikmiş. Her şey yolunda gitti ve beden merkeze ulaştırıldıysa işlemler başlıyor. Vücuttaki kan çekilerek, yerine gliserol isimli donmayan bir kimyasal sıvı enjekte ediliyor. Vücut ısısı -50 derece seviyesine indikten sonra da, beden sıvı nitrojen dolu metal bir kabin içerisinde -196 derecede tutuluyor. Tüm bu işlemlerdeki amaç, bedendeki hücrelerin parçalanmasını engellemek. Bu işlemi gerçekleştiren birkaç firma var. Maliyetler de değişiyor. Mesela ABD kökenli ALCOR şirketi, tüm bedeni dondurma işlemi için 150 bin lira talep ediyor.
Cryonics için talep çok. Mesela, İngilitere’de 14 yaşında kanser hastası olan bir kız bu yöntem ile dondurulmayı talep etti. Yaşından ötürü aile izni alınması gerektiği için durum mahkemelik oldu. Kızın talepleri makuldu, henüz çok gençti ve üstelik yaşama ihtimali olmadığını da biliyordu. Cryonics, onun için bir umuttu. Aile kızlarının kararına saygı duydu, ve kızın ölümünden sonra bedeni Amerika’ya ulaştırıldı. Mahkemedeki yargıçlar da nasıl bir karar vermeleri gerektiğini bilememişler. Çünkü yasalar Cryonics ile ilgili maddeleri henüz içermiyor. Buradan çıkarılacak ders şu. Bilim ve teknolojideki ilerlemeler, hukuk cephesini de besliyor olmalı.
Bedavaya da dondursalar beni, sanırım istemem. Çünkü uyandığımda daha iyi bir Dünya bulacağımı zannetmiyorum… Unutmadan, 2017 hepimiz için güzel bir yıl olsun. Çok isteyince olur sözü tutar belki bu sefer!
Ocak 2017 Paros Dergisi’nde yayımlanan yazım.