Bilgisayarlar ve insanlar el ele tutuşsa, birlik olsa..
Bilgisayarlar, birçok insan için bir problem çözücüdür. Bu insanların başında ise programcılar gelir. Programcılar bir algoritma geliştirir ve bir problemin çözülmesi için bilgisayarlara yol gösterirler. Algoritma dediğimiz şey bir yemek tarifi gibidir, adımları sırasıyla yapmak gerekir. Her algoritma mükemmel yazılmayabilir, her yemek tarifinin de kusursuz olmadığı gibi. Eh işin özünde insanlar var, mükemmel değiliz ne de olsa 🙂 Bir bilgisayar kötü bir algoritma ile problemi çözemez, tıpkı yanlış bir yemek tarifi ile güzel bir yemek yapamayacağınız gibi… Peki madem her şeyi programcı modelliyor, neden bilgisayarlara gerek duyuyoruz? Aslında sorunun cevabı basit. İnsanlar, çalıştıkça yorulan, yoruldukça daha çok hata yapan canlılar. Oysaki bilgisayarların böyle bir derdi yok, yorulmadan uzunca bir süre çalışırlar. Bu yüzden, bir problem çözücü olarak bilgisayarları kullanmak mantıklıdır. Bilgisayarlar her türlü problemi çözebilir mi dersiniz?
Şimdiye kadar yazılan her şeyi, tersine çevirelim şimdi. Bu sefer, bir bilgisayar kontrolü ele alsın ve insanlara iş yaptırsın. Bunu yapabilmek için, bilgisayar; çözülmesi gereken bir problemi değil, bu problemin çözülmesini sağlayacak küçük parçaları alır. Her bir parçayı insanlara yaptırır, sonuçları insanlardan toparlar ve bir sonuç elde eder. Sonuç dediğimiz şey, başta çözmek istediğimiz problemin çözümüdür. Bu yöntemin adı ise, İnsan-Tabanlı Hesaplama (Human-based Computation) yöntemidir.
Bazı problemleri çözmek bilgisayarlar için zor ve uzun sürerken, insanlar için çok kolay olabilir. İnsan-Tabanlı Hesaplama (İTH) yönteminde amaç, bilgisayarların ve insanların bir araya gelerek bir problemi çözmesidir. Örneğin, bir fotoğraf içerisinde geçen nesneleri bulmak gibi bir problemimiz olsun. Bu tür bir problem insanlar tarafından rahatça çözülebilir. Oysaki bir bilgisayar için, nesneleri ayırt etmek, onları bir şeye benzetmek ve anlamca ifade etmek çok zordur. İTH yönteminde dört tür sistem vardır diyebiliriz. Birinci tür sistemlerde, insanlar gönüllü olarak bazı görevleri yerine getirmeyi seçer. Örneğin, Wikipedia’da oluşturulan ansiklopedik içerik tamamen gönüllü insanlar tarafından oluşturulmuştur. İkinci tür sistemlerde, insanlar para karşılığında bazı görevleri yerine getirir. Kitle kaynaklı (crowdsourcing) çalışmalar buna bir örnektir ve en popüler sistem ise Amazon Mechanical Turk (AMT)’tur. AMT’de iki tür aktör vardır: işveren ve işçiler. İşveren kişi, çözmek istediği problemi küçük görevler haline getirir ve bunu AMT üzerine koyar. İşçi kişi ise, AMT üzerinde tanımlı olan görev tanımlarını inceler, kendisine en uygun görevi üstlenir ve bunu para karşılığında yerine getirir. İşveren kişi, tanımladığı küçük görevlerin sonuçlarını bir araya getirerek, problemini çözmek üzere kullanır. Üçüncü tür sistemlerde, insanlar eğlenmek için zaman geçirirken farkında olmadan da zor işler yerine getirirler. Google’da arama yaparken, görsellerin nasıl aradığınız şey ile alakalı olduğunu hiç düşündünüz mü? 2006 ile 2011 seneleri arasında, Google Image Labeler adlı bir oyun vardı. Bu oyunda, iki kişi eşleşir, rastgele bir fotoğraf gösterilir ve kişilerden, bu fotoğrafı betimleyen kelimeler yazmaları beklenirdi. İki kişinin verdiği kelimeler ne kadar çok benzeşirse, kişiler o kadar çok puan kazanırdı. Böylece, Google elindeki görselleri insanlar yardımıyla etiketlemeyi başardı, hem de bunu insanları eğlendirirken yaptı. Yani görsel arama sonuçlarının bu kadar düzgün olması biraz da bizler sayesinde! Dördüncü tür sistemlerde ise, insanlar bazı görevleri yerine getirmek zorunda. Bu kategoriye giren en popüler proje ise Captcha’dır, Web uygulamalarında güvenlik arttırıcı bir yöntemdir. Genelde bir resim gösterilir, bu resim içerisinde rakamlar ve harflerden oluşan bir kelime gömülüdür. Ve yaptığınız işleme devam etmeden önce, resimde gösterilen kelimeyi yazmanız gerekir. Bu yöntem ile, insan olduğunuz teyit edilir çünkü bu kelimenin bir bilgisayar tarafından çözümlenmesi çok zordur.
Bilgisayarların, çözmekte zorlandıkları problemleri kolayca çözmelerine yardımcı olmak bizim elimizde. Konu biraz olsun ilginizi çektiyse, kısa bir arama yapın ve karşınıza birçok proje çıktığını göreceksiniz. Ufacık bir katkınız dahi çok önemli olabilir..
Ocak 2016 Paros Dergisi’nde yayımlanan yazım.