Alzheimer’a dur demek mümkün mü?

alzheimers

Günümüzün en bela hastalıklarından bir tanesi Alzheimer. Genellikle 65 yaş üzeri insanlarda görülen bu hastalık, unutkanlığa sebep oluyor. Hasta kişi, günlük aktivitelerini yerine getirmekte güçlük çekiyor, kimi zaman düşünmek konuşmak bile imkansız hale gelebiliyor. Alzheimer, çeşitli nedenlerde ortaya çıkabiliyor. Bunlar arasında genetik faktörler, beyin hücrelerinde azalma, beyindeki proteinlerin sayısında artma gibi çeşitli nedenleri saymak mümkün. Alzheimer teşhisi konan bir hastanın bu hastalıktan kurtulması bugünün koşullarında imkansız. En fazla yapılabilen hastalığın ilerlemesini durdurmak. Bunu da küçümsememek lazım çünkü hasta kişinin yaşam kalitesini arttırmak da çok önemli. Hastalık böyle mühim olunca, bilim insanları da boş durmuyor elbet. Hastalığa çare olabilecek ilaçları geliştirebilmek için canla başla çalışıyorlar. Ağustos sonunda Nature dergisinde yayımlanan bir makaleye* göre, Alzheimer teşhisi konmadan önce bu hastalığın oluşumunu engellemek mümkün olabilirmiş. Heyecan doruktayken, gelelim makalenin detaylarına..

Alzheimer hastalarının, normal insanlara göre farklı bir beyin yapısı var. Buna göre, Alzheimer hastalarınının beyinlerinde protein kümeleri bulunmakta. Bu protein kümeleri, beynin düzgün çalışmasını engelliyor. Bilim insanlarının hedefi ise, bu protein kümelerinden kurtulmayı başarabilmek. Bunun için, araştırmacılar öncelikle Alzheimer hastası olmayan yaşlıların beyin yapılarını inceliyor. Buldukları bir proteinin, sağlıklı yaşlılarda bağışıklık sistemini güçlendirdiğini fark ediyorlar. Araştırmada yaptıkları ise, bu proteini taklit eden bir ilaç geliştirmek. Böylece, bu ilacı kullanan kişilerde, beyinde bulunan protein kümelerini yok etmek hedefleniyor.

Medikal araştırmaları yürütmek çok zor, çünkü insanlar üzerinde test edilmeden bir ilacın başarısından söz etmek imkansız. Denekler kendi rızaları ile bu araştırmaya katılmaya gönüllü oluyorlar. Araştırma düzgün ilerlemezse, deneklerin ölme riski tabii ki var. Bunu ameliyata girmeden imzalanan evraklar gibi düşünmek lazım. Ameliyatta nasıl ki işler ters giderse sorumlu sizseniz, araştırma boyunca başınıza gelecek her şey de sizin sorumluluğunuzda. Bu araştırma kapsamında, 165 hasta seçilmiş. Her hasta, aylık olarak belirli dozlarda ilacı kullanıyor. Tüm hastaların beyin görüntüleri inceleniyor, ve protein kümelerinin azaldığı gözlemleniyor. İlacın dozu ne kadar fazla ise, protein kümelerinin azalması da o denli fazla oluyor. İlacın yan etkileri de yok değil. Alzheimer hastalığına bağlı genlere sahip bazı hastaların beyninde, sıvı dolu keseciklerin oluşumu tespit ediliyor. Bu keseciklerin, felç ve beyin kanaması riskini arttırdığı biliniyor. Araştırmacılar, kullanılan ilacın dozunu ayarlayarak bu keseciklerin oluşumunu azaltmanın mümkün olduğunu savunuyor. İlacın başarılı olup olmadığını konuşmak için henüz erken, çünkü araştırma küçük ölçekli bir deney olarak yürütülüyor. Daha fazla deney yapılarak, ilacın yan etkilerinin iyice test edilmesi gerekiyor.

Merak edilen sorulardan bir tanesi de, protein kümelerinin yok edilmesi sayesinde beyinsel işlevlerde artış olup olmayacağı. Bu sorunun yanıtlanabilmesi için de, araştırmacılar geniş çaplı araştırmalar yapılması gereğini dile getiriyor. Geniş çaplı araştırmalar, daha çok insanı denek olarak kullanmak demek tabii… Peki mevcut durumda bu ilaç nasıl kullanılabilir? Beyin henüz işlevlerini kaybetmemişken, beyninde protein kümeleri gözlemlenen bir kişi üzerinde bu ilaç faydalı olabilir. Çünkü kişinin ileride Alzheimer hastalığına yakalanma riski de azaltılmış olur. Risk hep var, çünkü diğer faktörleri kontrol etmek henüz mümkün değil.

Bilim insanları, beynin pasını atmak için çalışmalara devam ediyor. Bir 50 yıl sonrasında bu tür hastalıklara çare bulunmuş olacak, ve yeni hastalıklara karşı mücadele başlayacak. Ey hayat!

* Jeff Sevigny vd., The antibody aducanumab reduces Aβ plaques in Alzheimer’s disease, Nature 537, 50–56 (01 Eylül 2016)

Ekim 2016 Paros Dergisi’nde yayımlanan yazım.